19 Kasım 2010 Cuma

Ve SON (28. Bölüm)

Ve telefonum çaldı.

Karşımdaki, eski şirketimden iş arkadaşımdı, yöneticiydi. Yine aynı Holdinge bağlı kardeş şirketlerden birine daha üst düzeyde bir unvanla transfer olmuştu. Şimdi koordinatör olarak görev yapacaktı ve kendi ekibini oluşturmaya çalışıyordu. Defalarca birlikte çalıştığım, iyi tanıdığım ve sevdiğim bir insandı. Yılların verdiği tecrübe ve güvenle bana bir teklifte bulundu. Bu inanılmaz bir gelişmeydi, durup dururken iş teklifi almıştım. Hem de hiç beklemediğim bir anda. Görüşme ise hemen oldu.

İşyeri evime sadece 2,5km uzaklıktaydı. Ofis ortamı gayet şık, çalışanlar ise düzgün insanlardı. Ayrıca burası eski işimden yeni ayrıldığım zamanlarda, tamamen başka niyetlerle beni iş görüşmesine çağıran firmaydı. Bu kadar ilginç bir tesadüfe ancak filmlerde rastlanırdı. İş hayatım boyunca hep böyle renkli olaylar yaşamışlığımın verdiği deneyimle bu sürprizi soğukkanlılıkla karşıladım. O sıralar bu tesadüfün, ilerleyen zamanlarda bana karşı yapılan bilinçli yıldırma tavırlarının bir nedeni olduğunu hiç düşünmemiştim.

Mesai sabah 8.30’da başlıyor, akşam 18.00’da bitiyordu. Öğlenleri bir saat tatil vardı. Ben saat 8.15’de evden çıksam 10 dakika sonra işimde olabiliyordum. Hayatımda böyle bir yerde ne çalışmıştım ne de okullarım evime bu kadar yakın olmuştu. 1974 yılından beri yollarda sürünüyordum.

Yine maaş beni fazlasıyla idare edecek boyuttaydı. Gerçi eski maaşımdan yüzde otuz civarında azdı ama bana artık öyle çok paralar lazım değildi. Paranın ne demek olduğunu ya da olmadığını çok iyi öğrenmiştim. Teklife olumlu yanıt vermek için tüm şartlar mevcuttu. Sanki dünya birleşmiş ve yeniden çalışmam için yollarıma çiçekler sermişti. Tüm evren beni arkamdan itekliyor adeta sürüklüyordu. İşe başlama tarihim ise aybaşı yani Aralık başı olarak öngörülüyordu. Biz ise Kasım'ın henüz 15'i ya da 16'sındaydıkÖnümde sadece on beş güzel günüm kalmıştı.

O kısacık on beş gün.

Bir an düşündüm. Tam 385 gün hayallerimdeki şeyleri yapacak zamanım olmuştu ve ben de bunlar için sürekli koşturmuş, zamanla yarışmıştım. Ancak yarışı ne yazık ki tamamlayamamıştım, zira bitiş çizgisi sürekli öteye taşınıyor bense yetişmeye çalışıyordum. Bu aslında kazanılmayan bir yarıştı ve göğüslenecek ip, sadece bir seraptan ibaretti.

Bu gidişin sonu yoktu. Hayallerim azalmış hatta kalmamıştı, ümitlerim tükenmiş, hedeflerim ise küçülmüş, basitleşmişti. Açıkçası bunları yenilemeye, özlemeye ve biriktirmeye ihtiyacım vardı. Gücümü tekrar toplamalıydım; biraz daha para biriktirmeli, sağlık sigortası sahibi olmalıydım. Hem ayrıca işime beş dakikada gidip aynı sürede evime dönmek gibi büyük bir keyfi mutlaka yaşamalıydım; özellikle bunu çok istiyordum. Bir süre daha çalışmam şarttı. Tüm şıkları yazmaya, muhasebesini yapmaya ve mantıklı sonuca ulaşıp ona göre hareket etmeye karar verdim. Bu beş dakika bile sürmedi. Cevabımı ilgililere ilettim.

30 Kasım Cuma günü saat 15.30’da evden çıktım. Hava bulutlu ve karanlıktı. Üsküdar’dan motorla Beşiktaş’a gelip İstinye minibüsüne bindim, Levent Metro durağında indikten sonra alt geçitten karşıya geçtim. Kanyon’un girişindeydim. Tam bir yıl önce ilk kez geldiğim bu alışveriş merkezine, son günümün şerefine bir ziyaret daha yapacaktım. Kanyon’u gezdim, iki tur attım, bir yerde mola verip kahve içtim. Dışarı çıktığımda hava kararmıştı. Yürüyerek Metrocity’nin olduğu yere geldim. Bir tur da Metrocity’de attım. Sonra çıktım. Yağmur çiseliyordu ama hava güzeldi. Buralara uzun zaman gelme olanağı bulamayacaktım. Kaldırımlarla vedalaştım ve geliş yolumu takip ederek evime geri döndüm.

3 Aralık 2007 Pazartesi sabahı arabama bindim, motoru çalıştırdım. Debriyaja basıp vitesi bire attım ve gazladım. Sokağımın sonundaki ışıklardan sola dönüp yola devam ettim.

O gün üzerime bordo güderi ceketimi, lacivert gabardin pantolonumu giymiştim. İçimde ise beyaz üzerine mavi ve pembe puanları olan poplin gömleğim vardı. Saçlarım fönlü değildi. Karışmadım onlara özgür bıraktım.

Hayatımın arka kapısını sıkıca kapattım kimse açıp bakmasın diye de kilitledim ama anahtarı denize atmadım. Zamanını o an bilmiyordum ama geri dönecektim. Mutlaka dönecektim.

Arabamı otoparka park ettim, indim, yavaşça yürüdüm ve şirketin kapısından girip ikinci kata çıktım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder